19 Aralık 2012 Çarşamba

Bilim ve teknolojinin sonu nereye varacak?



Bir çoğumuz* bilim ve teknolojinin nereye varacağını görmeden kara toprağa düşecek fakat bilim kurgu konusunda biraz kafa patlatmış biri olarak bilimin ve teknolojinin sonunda nereye geleceğini ve noktalanacağı yer konusunda bir kaç kelam etmek ve size pek realistik gelmeyecek bir tahminde bulunmak istiyorum.

Bilim ve teknoloji birbirine paralel ilerleyen iki olgu bize sonsuza kadar gelişecek gibi geliyor ama bununda her şey gibi bir sonu olacak, sonu bin yıl sonra mı bir milyon yıl sonra mı gelecek söylemek zor fakat insanoğlu bu şekilde geliştirmeye devam ederse optimistik bir tahmin ile bin yıla teknoloji son haddesine varacak.
Peki teknolojinin son haddesi nasıl olacak neyin keşfi ile artık bir daha yeni keşif yapmaya gerek kalmayacak. Cevap bazılarımıza çok uçuk gelebilir ama genede cevaplamak istiyorum. Teknolojinizi Tanrı seviyesi kadar geliştirirseniz daha fazla geliştirmenize gerek kalır mı? Tanrının seviyesine gelmek ne demek bir açıklığa kavuşturayım evrenimizi yaratan yüce bir varlık var bunu kabul edersek o ol dedi ve evren oldu yani big bang ile tüm bir evren meydana geldi, insanoğlu bu seviyede bir makine yapabilirse o makineden istediğini oldurabilir ölümsüzlüğü imkanlı kılmasını makineye söyler, makine bunu yerine getirir sonuçta tabi bu haddede gelişmiş bir şeyin kendi bilinci olması olasılık dahilinde ama o da başka bir tartışma konusu fakat dediklerim size  ne kadar saçma gelirse gelsin insanoğlu er yada geç böyle bir makine yapabilir bunu yapmaması için önünde hiç bir neden yok neye mal olursa olsun insanlık tarihi böyle bir makine görecek tabi Tanrı biz bu makineyi zuhur etmeden kıyameti getirirse orası da ayrı bir konu.


Böyle bir makine nasıl olur ki hadi oradan dediğinizi duyar gibiyim şimdi biraz geriye gidelim 1946 ABD'de J. MAUCHLY ve J. ECKERT askeri amaçlı balistik hesaplamalarda kullanılmak üzere ENIAC adlı ilk bilgisayarı tasarladı (Günümüzde kullanılan bilgisayarların atası sayılan bu bilgisayar 30 ton ağırlığında ve 4 apartman dairesi büyüklüğündeydi ve içinde 17.500 elektronik tüp bulunmaktaydı) bunu yapan insan oğlu bir gün bu bilgisayarın insanları yenebileceğini aklından geçirmiş miydi, 1997 ABD'de IBM tarafından üretilen DEEP BLUE adlı bilgisayar Dünya Şampiyonu satranç ustası Kasparov'u yendi, bina boyutlarındaki bilgisayarlar nano boyutlara indi ve bir gün bunların çok daha ileriye gideceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
*Ölümsüz insanlar buda ayrıca işlenecek

16 Kasım 2012 Cuma

Ölümsüzlük Geni



Genetik bilimi, insan vücudunun sırlarını aralamaya devam ediyor. Alman biyoloji uzmanları, “ebedi gençlik” adını verdikleri bir genin varlığını saptadıklarını duyurdular. Araştırma ekibinin başkanı Prof. Dr. Thomas Bosch, “Araştırmamız ilk kez yaşlanmayla FoxO geni arasındaki bağı tespit etmiş bulunmaktadır” dedi.

Kiel'deki Christian Albrecht Üniversitesi ile Schleswig-Holstein Üniversite Hastanesi uzmanları tarafından yapılan “Gençlik geni” araştırmasında Türkçe'de knidliler, sölenterler veya haşlamlılar olarak bilinen tatlı su canlısı Hydra'yı incelendi.

Uzmanların 50'li yıllardan bu yana laboratuvarlarda gözlemlediği bu birkaç milimetre uzunluğundaki canlıların o yıllardan bu yana yaşamlarını sürdürebilmesinin nedeni tam olarak belirlenememişti.


Uzmanlar, sözkonusu poliplerin “ölümsüzlüğünü” kök hücrelerin bölünebilme özelliğini kaybetmemesiyle açıklarken bu özelliğin nereden kaynaklandığı belirsizliğini koruyordu.

Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’in yansıttığı araştırmada ise, dünya üzerindeki hemen tüm hayvan ve canlıların taşıdığı belirtilen ve tatlı su polipi Hydra'da da bulunan FoxO geni üzerinde yoğunlaşıldı.

Uzmanlar, FoxO geninin devre dışı kaldığı poliplerin daha az kök hücresine sahip olduğunu, daha yavaş büyüdüğünü saptadı. Bu tatlı su canlılarının bağışıklık sisteminin de zayıfladığını gözlediler.

-“100 YAŞ ÜZERİ İNSANLARDA EBEDİ GENÇLİK GENİ VAR”-

Araştırma ekibinin başkanı Prof. Dr. Thomas Bosch, “Araştırmamız ilk kez yaşlanmayla FoxO geni arasındaki bağı tespit etmiş bulunmaktadır” dedi.

100 yaş üzerindeki insanlar üzerinde yaptıkları taramada FoxO geninin son derece aktif olduğunu tespit ettiklerini belirten Prof. Bosch, “FoxO geninin büyük ihtimalle insanların yaşlanmasında da etkili olduğu sonucuna vardık” diye konuştu.

Sonuçları LaborPraxis isimli bilim dergisinde yayımlanan araştırmanın, “FoxO geninin insanlar üzerindeki ayrıntılı etkisini” ele alacak şekilde sürdürüldüğü bildirildi.


Haberin orijinal akademik makalesine ulaşınca bu konuda bir kaç kelam edebilirim şu an Türk basının yazdıkları açıklayıcı ve ayrıntılı değil.  

15 Eylül 2012 Cumartesi

Bilim Kurgu Yapıtlarındaki Fenomenler (Yazı Dizisi -2-)


Bu yazı dizisinin ilk bölümünü kaçıranlar buradan ilk bölümü okuyabilir. 

Terraforming : (Dünyalaştırma) Bu fenomenin aslında çok geniş bir kapsama alanı var fakat kısaca normalde insan yaşamına uygun olmayan bir gezegeni insan yaşamına uygun bir hale getirmek için yapılan çalışmaların tamamıdır. 80'lerde olsa çorak, oksijeni olmayan bir gezegeni karbon bazlı bir yaşam için elverişli hale getireceğiz deseydik, Tanrı mısın sen derlerdi çünkü bu resmen tanrının işi, fakat milenyumdan sonra uzay sanayisi bariz şekilde aldı yürüdü hatta şimdi uzay özel girişimin eline geçti. Bu kadar gelişim olur da terraforming düşünülmez mi. Bu sebeple ki olacak ki Mars'a Merak adlı robot gönderildi terraforming 'in neresinden başlamak gerekli bu robot biz insanlığa açık şekilde gösterecek.
 Terraforming denilince çorak bir gezegeni sadece oksijen barındıran bir atmosfer kazandırmak olarak anlamak yanlış olur, terraforming bir gezegeni baştan aşağı Dünya vari bir sisteme dönüştürmeyi yegler.
Bu  noktada terraforming işleminin uygulandığı gezegende şu noktalara el atılır. Öncelikle atmosfer, sıcaklık, yüzey topografyası ve ekolojik denge saglanır bunlardan sonra etik, lojistik, ekonomi, siyaset, ve metodoloji alanlarında çalışmalar yapılır en son olarak yeni dünyanın sakinleri önce kolony şeklinde sonra dogal şekilde yaşamaya başlar. Tüm terraforming çalışmaları yüzyıllar hatta binlerce yıl sürebilir.



Wikiden geniş bilgi:
Dünyalaştırma, bir gezegenin koşullarını dünyaya benzetme, yani insanlar için uygun hâle getirme anlamındaki ingilizce sözcüktür. Henüz uygulamada bir örneği olmasa da çoğu bilim adamı tarafından olası senaryolar üretilmekte, science gibi bilimsel dergilerde yayınlanmaktadır. Tasarılardaki aday gezegenler ise MarsVenüsJüpiter'in uyduları, Ay ve hatta bazı büyük göktaşlarıdır. Mars başta olmak üzere Ganymede, Callisto, Europa gibi Jüpiter'in dev uyduları ve Satürn'ün Titan adlı uydusu düşünülmektedir. Uzaya çıkanlarda baş dönmesi, mide bulantısı, kusma gibi ani semtomlar gözlenebilmektedir. Uzay tutması denen bu olayın uçak ya da deniz tutmasından pek de bir farkı yoktur. Asıl sorun uzayda uzun süre kalındığı zaman ortaya çıkmaktadır. Kas zayıflığı ve denge duyusu kaybının yanı sıra, omurgada %5-6, leğen kemiğinde %10-12, kalçada %7-9'a varan kemik erimeleri olabilmektedir. Bu da Mars'a yapılacak olası bir insanlı uçuşta yol esnasında ciddi kemik kırılmaları olabileceğini düşündürmektedir. Bu yüzden astronotlara aynı yerçekim gücünü uygulayacak giysiler hazırlanmaktadır. Ayrıca kemik erimesinin önüne geçecek egzersizler ve ilaçlarla ilgili çalışmalar sürmektedir. Uzun süre ailesinden, arkadaşlarından çok uzakta kalan ve kapalı mekanlarda gözlenmesi kaçınılmaz olan psikolojik sorunlara karşılık astronotlar ciddi psikolojik eğitim almaktadır. Mars'ta insanların yaşadığı bir ortam kurulduktan sonra Mars'ın kutupları hidrojen bombaları ile patlatılacak, on yıl içinde sera etkisiyle sıcaklıklarda yükselme ve su kaynağında artış sağlanacaktır. ( Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Terraforming) Daha geniş bilgi için :http://en.wikipedia.org/wiki/Terraforming
Jet Pack : Evinize yada işinize sırt çantası şeklinde tasarlanmış çok hızlı bir şekilde uçmanıza sağlayan bir taşıt yapılsa ne güzel olur değil mi, bu şekildeki denemeler yıllardır yapılıyor ve hayal ediliyor fakat malesef ilerleme sağlanması bildiğimiz teknoloji ile pek mümkün görünmüyor, insan taşıyabilecek iki mini jet roketin öncelikle insana zarar vermeden çalışması pek mümkün görünmüyor bu sorun hallolursa dahi onları uzun süre çalıştırmak için verimli bir yakıt türümüz yok, nükleer yakıt bu konuda iş görebilir fakat tehlikeli bir enerji kaynağı olduğu için her insanın eline verilemez.


Bu konuda hayal ettiğimiz gibi olmasa da aerodinamik temelli bir ticari ürün gelecek için umut vaadediyor.

Gazeteden: 
İlk olarak 1965 yılında James Bond filminde Sean Connery'yi göklere çıkaran sırt çantası şeklindeki kişisel jet hayali nihayet gerçek oldu. "Martin Jetpack" adı verilen jet motoru 45 yıllık çalışmanın sonucunda ortaya çıktı.Gleen Martin tarafından geliştirilen "Jet adam"ın denemesürüşü başarıyla gerçekleştirilerek lisans almaya hakkazandı. 7 dakikalık test sürüşünde alet 33 metre yüksekliğe ve saatte 100 kilometre hıza oluştı. Bir kaç ay içinde piyasaya çıkacak olan Martin Jetpack, 125 kilogram ağırlında. 200beygirlik 2 litrelik motora sahip olan alet, 2 litrelik yakıtla yarım saat havada kalabiliyor.Satış fiyatı 75 bin dolar olan karbon fiber alaşımlı Martin Jetpack için şimdiye kadar 2 bin 500 sipariş aldığını belirten Gleen Martin, "Genellikle kısa bir eğitimden sonra işe uçarak gitmek isteyen milyarder işadamları ilgi gösteriyor. Turistik tesisler de eğlence amaclı satın almak istiyor" dedi.


Uçan Arabalar : Bir çok uçan araba projesi mevcut fakat bunların içinden sıyrılıp seri üretime geçecek olan ve bir standart oluşturacak olan uçan otomobillerin kesinlikle şu özelliklere sahip olması bekleniyor aksi halde  hiç şansları yok.
Dikey kalkış ve iniş,
Tam bir hibrit özelliklerine sahip (yakıt bakımından)
Yerdeyken bir araba gibi davranan ve trafikte sırıtmayan (uaçn arabanın trafikte ne işi varsa:)
Uçan arabaların geleceğiyle ilgili bilgilendirici bir video:



Dna mutasyonu(xmen) : Gerçekten derin ve kapsamlı bir konu olan genler hakkında çok teknik ve akademik bilgiye girecek düzeyde bilgim yok bu sebeple işin fantastik ve bilim kurgu tarafı hakkında düşüncelerimi dile getirmek istiyorum. Bu gün nasıl genetiği ile oynanmış bir meyve veya sebze normalinden önce büyüyebiliyorsa, istenilen şekle sokulabiliyor, istenilen renge sokulabiliyorsa ve verimi arttırılabiliyorsa aynı şey insanlara da yapılabilir fakat bu öyle kolay bir hadise değil insan DNA sı bir bitkininkinden zilyon kere karışıktır, bilgisayarlar yeni yeni çözmeye başladı bununla beraber işevinin ne oldu bilinmeyen junk DNAlar mevcut her şeyi halletseniz bile böyle bir işe girişmek içinde ölümü göze alan deneklere ihtiyaç vardır.
İşin ahlaki boyutunu ele almıyorum bile nitekim getirilerinden bahsedince insanın ağzı sulanmıyor değil, kim istemez örümceğin ağ örme özelliğini, kim istemez bir çita kadar hızlı koşmayı yada  çok uzun yıllar yaşamayı, tüm bunlarla aramızdaki engeller bir bir aşılacak belki şimdiki nesil göremeyecek ama bundan bir yüzyıl belkide iki yüzyıl sonra dünyaya gelen çocuklar şimdiki neslin akıl sır erdiremeyeceği süper özelliklere sahip olacaklar. Çocuğunuz dogmadan hemen önce anne ve babanın eline bir menü verilecek ve atıyorum menüden seçtiğiniz üç özellik ile çocuğunuzun doğmasını sağlayacaksınız.

Menü:
  • Görünmezlik: 300.000 $
  • Kurşun geçirmez deri: 250.000 $
  • 500 yıl ömür: 900.000 $
  • Süper mega zeka: 1.000.000 $
  • Süper kondisyon ve hali hazırda baklavalar : 100.000 $
  • Yeşil veya Mavi gözler: 10.000 $
  • Su altında nefes: 50.000 $
  • Ömür boyu dökülmeyen saçlar ve çürümeyen dişler: 150.000 $
  • Genetik tüm hastalıklara karşı garanti: 10.000 $
  • Kusursuz yalan söyleme ve ikna kabiliyeti: 10.000 $
  • Hulk kadar güçlü kaslar: 400.000$
Fırsat :Üç tane alana dördüncü bedava, hepsini alana beta aşamasındaki trake solunumu ve akciger solunumu hibriti bedava.

Ne kadar uçuk kaçık şeyler ortaya çıkıyor değil mi? Emin olun hayal edebiliyorsak bir gün kesinlikle gerçek olacak demektir.

Durağanlık kapsülü : Daha çok tıbbı kullanımlar için düşündüğüm bu cihaz Stargate serisinde karşımıza çıkmıştı biraz hiber uyku olayına benzese de bu kapsülde olay biraz farklı içerisine giren kişi için zaman duruyor. Eğer çaresi olmayan bir hastalığınız varsa (Allah göstermesin) Durağanlık Kapsülüne giresiniz ve o hastalığın bir dermanı bulunana dek o kapsülde kalırsınız. Durağanlık Kapsülünün temelinin ancak kütle çekimin zaman üstündeki gizemin kalkması ile atılabilir diye düşünüyorum.

Işın kılıcı : Bu konuda Dr.Michio Kaku nun güzel bir belgeseli var izlemenizi tavsiye ederim:


O şimdilik böyle bir kılıcın yapılamıyacağını savunuyordu çünkü çıkan ışın sonsuza kadar yol alıyordu bununda çaresini bulmuş değildi.
Bence günün birinde bir gök taşından yada yabancı bir gezegenden sonsuz güç üreten bir kristale rastlarsak bir ışın kılıcı yapabiliriz o güne dek şimdiki bildiğimiz teknoloji ile pek mümkün görünmüyor, özel bir element şart.

 


Beyine Download : Matrix filminde karşımıza çıkan bu fenomen gerçekten çok cazip, dövüşmeye mi ihtiyacınız var, yada bir uçağı kullanmaya mı ihtiyacınız var arayın bu işlerden sorumlu operatörü yükleyin benim beynime deyin olsun bitsin. Bu teknolojinin çok uzak olduğunu düşünmüyorum çünkü bir grup bilim adamı beyindeki bilgileri solid veya mekanik bir diske direk olarak kaydetmeyi başarmıştı, beyindeki bilgi okunabiliyorsa gayet yazılması da çok uzak bir gelecekte değil yakındır diye düşünüyorum. Kolay olacağını söylemek zor çünkü herhangi bir bilgiyi hafızamızın tek bir yerinde tutulduğunu sanmıyorum yani bir araba kullanmak için edinilen bilgi beyinin çeşitli bölümlerindeki bilgiler çağırılarak edinilir bu sebeple hop bilgiyi beynin duygulardan sorumlu yerine koyalım artık sen araba kullanmasını biliyorsun diyemeyiz o bilgiyi beyindeki iş bölümlerinden sorumlu kısımlara dağıtmak lazım. Kısacası sabır şart, beyin bedava olabilir ama onu doldurmak için sabır lazım.

Güç Kalkanı : Geleceğin savunma teknolojisinin güç kalkanları olacak demiş miydim? Bunu tahmin etmek güç değil çünkü uçan kaçan her türlü füze bir şekilde durduruluyor fakat ışın ile vurulursanız onu durdurmak için roket kalkanından fazlası gerekir size güç kalkanı gerekli.


Videoda gördüğünüz ışık Topol-M adlı kıtalar arası bir füze, füze dediğime bakmayın ne isim vereceğimi bilemiyorum kütlesel bir madde olmadığı açık, bir ışın demeti ve hedefi vurduğunda nükleer silahla vurulmuş kadar etki yaratan acayip değiliş bir silah :) Her zehirin bir panzehiri vardır bu sebeple bir ışın silahını ancak bir güç kalkanı durdurabilir yani bu fenomeni olmuş bilin.


Nano Elbise: Bir elbise hayal edin giyince sizi görünmez yapacak, kurşunlara direnç gösterecek, hızlı koşmanızı ve yükseklere zıplayabilmenize olanak verecek, hayvani bir güç ile düşmanlarınızı yumruğunuzla öldürebileceksiniz ne kadar kullanışlı bir elbise olur değil mi.


Bu teknolojiyi tek bir elbisede görmek bizim jenarasyona nasip olacak bir şeymiş gibi durmuyor çünkü bir çok alanda gelişme şart, şimdilik oyunları ile idare edelim. 


Uçan Kaykay: Bu fenomende Geleceğe dönüş filmi ile hayatımıza girmişti bu günlerde gerçekleşmesi gerekirdi fakat ortada henüz bir şey yok


Bu fenomen üzerinde de çalışmalar mevcut fakat gene hayal ettiğimiz gibi değil ayrıntılar.
Çocukluğumun fenomeni olduğu için tüm fenomenler arasında en çok bu fenomeni gönül gözüyle görmek isterdim lakin sanırım 50 - 60 yaşıma geldiğimde bu fenomen gerçeğe dönüşürse üzülürüm çünkü kullanmak isterim :)

Serhat Öden.


Küresel ısınma gerçekten var mı?

Nasa nın hazırladığı küresel ısınma ile ilgili bir araştırma 1884 yılından bu yana ciddi bir ısınma olduğunu gösteriyor.

Videodan anlaşıldığı kadarıyla sanayi geliştikçe küresel ısınmada doğru orantılı çoğalmış 2011 e gelindiğinde gerçekten çok ciddi bir ısınma gözleniyor, bu şekilde devam ederse buzulların eriyeceğini hatırlatmaya gerek yok sanırım. Bazı komplo teorisyenlerine göre küresel ısınma bir uydurma fakat yaz aylarında hissettiğimiz kadarıyla her yaz bir öncekinden daha sıcak oluyor, ama kışlarda bir öncekine göre daha sert oluyor bu şekilde birbirini dengeliyorlar mı bilemiyoruz ama ortada bir anormallik olduğu açık.
Kaynak

Çin de trafik kamerasına yakalanan ilginç bir olay

Kamyon tarafından ezilmesine ramak kalmış olan bir vatandaş son anda ışık hızıyla gelen biri tarafından kurtarılıyor, şoför adamı ezdim diyerek inip bakıyor ama adam adeta kamyonun önünden ışınlanmış...


Ya harika bir danışıklı dövüş ya da teleport olabilen bir süper kahramanımız var :)

14 Eylül 2012 Cuma

Renklerin İnsan Üzerinde Az Bilinen Etkileri

Eğer saf ışığı prizmaya doğru tutarsanız ışık spektrumun 7 rengine ayrılır;
kırmızı, sarı, turuncu, yeşil, mavi, indigo(çivit mavisi) ve mor



Bu renklere gökkuşağının spektrumundan tanıyoruz. Bu spektrum görünen tüm renklerin temelidir.
Bilmediğiniz şey ise bütün renklerin kendi titreşimi olduğudur.

Kırmızı en uzun dalgaboyuna sahip ve en yavaş titreşim frekansına biz bunu sıcak ve uyarıcı olarak tanırız.
Mor ise en kısa dalgaboyuna ve en hızlı titreşim frekansına sahiptir. Bu ferah ve sakinleştiricidir.

Bu iki renk arasında ne olduğunu anlatmama gerek yok, sadece frekansları farklı
Bu basit bilgi inan veya inanma ama ÇOK ÖNEMLİ ama önce başka şeylere bakıcağız.
Modern bilimde, öğrendikki bazı renkler zihinsel aktiviteleri canlandırabilir
ve diğer renkler zihni sakinleştirebilir. Biliyoruzki ışık enerjisine beynimizi,
duyguları, fiziksel beden ve belkide en önemlisi Çakralarımızı beslemek için ihtiyacımız var.
öyleyse Çakra nedir? Çakra kelimesi Sanskritçe'de tekerlek kelimesinden gelmiştir.
Çakra bedenin içinde dairesel hareketlerle tekerlek gibi dönen girdaptır.
Bu merkezi çekim gücü ile titreşim seviyesinde enerji çeker.
renk titreşimlerinden mikrodalga enerjilerine kadar herşeyi içine çekebilir.
Hatta karşılaştığımız insanların duygularınıda.
Geçen hafta konuştuğumuz düşünce alemiyle eşzamanlı çalışırlar düşünceler de titreşim seviyesinde olduğu gibi. Çakralar enerji noktalarıdır. Dikey olarak çalışırlar.
Başınızın tepesinden omurganızın altına kadar.
Nasıl baktığınıza bağlı, başlıca 7, 8 veya 13 tane çakra var
yüzlerce daha küçük çakralar olduğu gibi daha az önemli olanlar tüm vücuda yayılmışlar
8 ve 13 çakrayı sonraya saklıyorum, şimdilik basitçe 7 üzerinde duralım
Çakralar birnevi ruhun eterik motorudur.
Sadece enerji çekmezler, bütün çakralar titreşim enerjisi yayarlar
ve diğer vücut parçaları ile bağlanmış ana bir organ veya salgı bezi
üzerinde yönetilirler, aynı frekansta rezonans olan.
Çakraları dengelemek ve sıraya koymak seni daha mutlu, sağlıklı ve kendinle uyumlu yapar.
Bir çakranın merkezi senkronizasyon dışına çıktığında
nihayetinde bağlı olduğu organı veya salgı bezini etkiler
ve komşu çakralarında senkronizasyon dışına çıkmasına neden olur
zincirleme reaksiyona ve vücutta dengesizliğe neden olur.
Bir çakra fazla çalışıyorsa, az çalışıyorsa, tıkanmış veya kapanmışsa dengesizlik yaratır.
Bu nerdeyse herzaman zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak hissedilir.
Çakralar enerji vericidir ve onlar hakkında öğrenmenizin öncelikli yararı, zihin, beden ve ruhun uyumunu içindir.
Zihnin tek başına tüm varlığını besleyemez veya diyet yapmak tüm sorunlarınızı çözmez
Çakralar vasıtasıyla kendini tamamen dengeleyebilirsin
seni daha sağlıklı bir bilinç durumuna sokar
daha önce bahsettiğim gibi, her çakra vücudun belirli bir bölgesini yöneten bir organa veya salgı bezine bağlı
Çakraların sırası aslında aşağıdan yukarıya doğrudur, kırmızı ile başlar
ve her çakrada titreşim değişerek mor'a ulaşırsın
daha ileri gitmeden önce, BUNU DÜŞÜNÜN. Işığı parçalarına ayırdığında 7 renk elde edersin.
Bunlar fiziksel bedenimize bağlı olan aynı 7 renk


her çakra sadece bir organa veya salgı bezine baglı değil, ayrıca her çakranın kendine özgü karakteri var.
ilk çakranın ki hayatta kalma, böbreküstü bezine bağlı
bir sonraninki seks veya etkileşim, yumurtalıklara(eşeysel bezlere) bağlı
3.sü güç veya ego, pankreasa bağlı
4.sü sevgi, timus(boyun altı) bezine bağlı
5.si ifade etme, tiroit(kalkan) bezine bağlı
6.sı ise ÜÇÜNCÜ GÖZ, psişik ve sezgilerdir ve hipofiz bezine bağlı
En sondakide taç çakra, ruhani çakradır ve beyin epifizi(kozalaksı bez) e bağlıdır.
hayatta kalma, sex, güç, sevgi, ifade, sezgiler, ruhani
Bu 7 karakter ile büyür ve varlığımızın merkezinde oluruz
Egonla mücadele ettiğin yada kalpsizmişsin gibi geldiği veya kendini ifade edemediğin zamanları hatırlıyor musun?
Eğer sen veya tanıdığın birisi bu özelliklerde sorunu varsa veya bu konuda çok güçlüyse
bunun nedeni çakralardaki dengesizliktir.
Peki, artık Çakraların ne olduğunu biliyoruz ve halen bu konuya yüzeysel olarak bile başlamadık.
Çakraları açma, aktif hale getirme ve şarj etme yöntemlerini anlatmak istiyorum.
Bu noktada senin için daha yararlı olacaktır.
Bildiğimiz kadarı ile her çakra belirli bir renk ile rezonansa giriyor.
Aynı renkte bir kıyafet giymek çakranın rezonansa girmesine neden olacaktır.
Bu bilgiyi ilk öğrendiğim zamanı hatırlıyorum, boğaz çakram hariç bütün çakralarım kapalıydı.
Ki boğaz çakramda çok açıktı.
Yatak odam mavi renkteydi ve çarşaflarımda maviydi bu nedenle her gece bir bölgedeki çakram güçleniyordu.
Güneş ışığı bizim ana enerji kaynağımız. Bize ışık, ısınma ve enerji sağlıyor.
Güneş ışığı kendisi cozmik ışınlar, gama ışınları,
X ışınları, görülebilir ışık ışınları, kızılötesi ışınlar, mikrodalgalar, hatta radyo
dalgaları oluşturur. Yarım saatliğine güneş altında uzanmak güçlü bir enerji artışı sağlar.
Çakra rengiyle aynı olan yemekler yemekte iyi gelir. Kırmızı domates ve elma yemek kök çakrana iyi gelir.
Yeşil yemekte kalp çakrana iyi gelir. Bu daha sağlıklı beslenme isteği uyandırmıyor mu?
Renk banyoları çakra açmak için çok rahatlatıcı bir yöntem.
Küvetin içine organik sıvı dökerek suyun rengini değiştirebilirsin.
Sadece arkana yaslan ve rahatla, suyun kendisinden enerji güçlendirmesini al.
Son olarak ve çakraları açmak için en iyi yöntem, kendinize REİKİ yaptırın.
Şaka değil, ruhsal bir ameliyata eşdeğer. Uzan ve süper rahatla,
Reiki Ustası(Masterı) tek tek bütün çakralarının üzerinden geçicek, kapalı çakraları açacak ve hizalıcak
Reiki ustaları çakralarını görmek üzere ruhsal eğitim almış insanlardır.
Evet, onlar gerçektende çakraları 3. gözlerini kullanarak görebilirler. Kendi vücutlarından enerji taşıyıp
sizinkine bağlarlar ve sizinkine akıtırlar. Çok şaşırtıcı bir süreç.
Reiki ustası genellikle senin için senin yüksek belliğinle iletişime geçebilirler. Bunuda isteyebilirsin
ve kendi yolunda ilerlemek için ne yapman gerektiğini sorabilirsin.
Reiki son 15 senedir gitgide dahada popüler oldu.
Bu yüzden sana yakın bir yer bulup reiki yaptırman çokta zor değil.
Eğer bu konuda ciddiysen ve nereden başlıyacağını bilmiyorsan Reiki mükemmel bir ilk adım olacaktır.
Tıp bilimi toksinleri, kirlilikleri hatta negatif düşünceleri, yemekerlerdeki kimysalları ve diğer bedeni etkileyen kirleticileri temizlediğini kanıtladı. Eğer bunlar sürekliyse çakra dengesizlikleri ortaya çıkar en sonunda zihinsel ve fiziksel düzeylerde bizi etkiler. Geleneksel sağlık hizmetleri bu zamanlarda doğal olarak veya tamamen semptomları hafifletemiyor veya tamamen tedavi edemiyor. Bu demek oluyorki sağlık koşullarımızı yükseltmek bize kalmış. Bütün varlığımızı unutamayız. Bu günün topluluğunda bağımsızlığa çok fazla önem veriyoruz ama yeteri kadar dayanışmaya önem vermiyoruz. Bizim çakralarımız birbirleri ile dayanışma halindeler ve hepsine önem vermemiz gerekiyor ki bütün varlığımıza önem verelim.
Bunlar Çakraların temel bilgileri! İnan veya inanma
Normalde bu konu çok derindir ama benim bildiklerim bu kadar.
Yazımın sonunda size bu duvar kağıdını kullanmanızı öneriyorum prizmanın temel renklerini içeren bu duvar kağıdının çakralarınıza iyi geleceğini düşünüyorum.


13 Eylül 2012 Perşembe

Yıldızlara, Güneşlere, Gezegenlere hayranlık duyuyor musunuz?



Cevabınız evet ise sizin God Is an Astronaut adlı müzik grubu ile tanışa vaktiniz gelmiş. Eski - günümüz ozanları veya şairleri pastoral bazdaki eserlerini dağa, taşa ovaya yazarken God Is an Astronaut adlı İrlandalı grup şarkılarını güneşi, ayı, yıldızları veya uzayı imajine ederek yazıyorlar yada besteliyorlar günümüzün ötesindeki bu grup ayrıca isminden de belli olacağı gibi tanrının bir kozmonot olduğuna da inanıyorlar yani Erich von Däniken nin meşhur Tanrıların Arabaları adlı eserindeki teorinin de savunucusu konumundalar.

En güzel eserleri:









11 Eylül 2012 Salı

Bir Kitlesel Narkoz Olarak Popüler Kültür



Sinema, diziler, spor, video oyunları ve son teknoloji oyuncaklar(...) tüm bunlar hem insanları günlük sorunlarından uzaklaştırıyor hemde kapital sistemi besliyor, dahada önemlisi insanları koyun olarak tutuyor. Teşbihte bir hata yok popüler kültürün bu ögelerine ne kadar el atarsanız o kadar koyuna baglıyorsunuz ve bu sebepten zamlara, cinayetlere, vergi oranlarına veya şehit haberlerine göstermeniz gereken tepkiyi gösteremiyorsunuz, sokaklara inemiyorsunuz. Tüm bunlar tabi ki devletlerin işine gelen bir durum  bu yüzden popüler kültüre çok önem veriliyor milli takımın bir galibiyet alıyor yada herhangi bir dizinin çok beklenen heyecanlı bir bölümü yayınlanıyor ertesi gün bir zam haberi gündeme düşüyor fakat bir şekilde kitlesel olarak buna tepkimizi ortaya koyamıyoruz.


 Çok çekici olan popüler kültür neredeyse tüm dünya insanlarının gazını almak için çok güzel kullanılıyor, çok reklamı yapılan viral olarakta gezen bir filmi izlemek için çaba gösterirsiniz, aliş-veriş merkezlerini gezerken zengin olma hayalleri yada bu gün ne alsam hayalleri kurarsınız, yeni bir telefon çıktığında ona sahip olabilmek için aylarca para biriktiriyorsunuz, bir diziye baglandığınızda onun etkisi altına giriyorsunuz rüyalarınıza dahi giriyor, karakterlerini kendinizle özdeşleştirmeye başlıyorsunuz, yeni bir video oyunu çıktığında onu sabahlara kadar oynuyorsunuz, yada çıkmasını beklerken o oyun hakkında sohbetler edip yazılar, haberler ve videolar izliyorsunuz,  taraftarı olduğunuz takım yense de yenilse de kendinizden geçiyorsunuz tüm sorunlarınızı bir kenara bırakıyorsunuz resmen damarlarınıza uyuşturucu zerk edilmiş gibi oluyorsunuz, tüm bunları ilk okuduğunuzda kabullenemeyebilirsiniz ama popüler kültürün yaygın olduğu bir şehirde yaşıyorsanız tüm bunlar sizinde damarlarınızdan geçiyor ve sizlere yapılan haksızlızlıkları bir anda unutuyorsunuz.
 Tüm bir popüler kültürü bir yana atıp gerçek hayata dönmek elbete ki kolay bir şey değil çünkü bu kültürün içinde soluk alıyorsunuz, kapitalist sistemi kabul ettiyseniz buna katlanmak zorundasınız. Bu sistemden çıkmak için tek yol şimdilik okumaktır, biliyorum çok klişe bir tabir oldu ama okuyup bir şekilde kendini geliştiren insanlar bu sistemin kölesi olmadan bir yerlere gelebiliyor, çok iradeli biriyseniz tüm popüler kültürü reddedebilir ve kendi yol haritanızı çizebilirsiniz bunun sonucu olarak NASA veya CERN gibi bir yerde bilim adamı olabilirsiniz, yada ülkenizin başına geçip 'ülke öyle yönetilmez böyle yönetilir' diyebilirsiniz.
SEÇİM SİZİN...

7 Eylül 2012 Cuma

Yeni Yazılar Yakında !!!



Son zamanlarda gerek işim, gerekse sınavlarım sebebiyle siteye pek bir yazı ekleyemedim yakında gerçekten orijinal ve heyecan verici yazı dizilerimle geri döneceğim sabır  gösterdiğiniz için teşekkürler.

Amfibilerin Kralı İnsan Balığı



Şekliyle görenleri hayrete düşüren insan balığı, aynı zamanda dünyanın en uzun süre yaşayan canlılarından biri olma özelliğini taşıyor. Ancak bilim dünyası balığın uzun ömrünün sırrını bir türlü çözemiyor.

Hem karada, hem de suda yaşayabilen (amfibi) “insan balığı”, lakabını kaygan derisi ve boru şeklindeki vücudundan alan 30 santimetre uzunluğunda bir semender.

Oldukça ilginç bir görünüme sahip olan “insan balık”, suyun altında daha da ilginç bir özellik kazanıyor. Çünkü bu balık suyun altında tam 100 yıl hayatta kalabiliyor. Bu süre, amfibi hayvanlar için biçilen en uzun ömür olarak biliniyor.

Çok nadir bulunan bir canlı olan insan balığı semenderine, bugün en çok Hırvatistan ve Slovenya’nın mağaralarında rastlanıyor.

Üzerinde yaklaşık 10 yıldan beri çalışılan insan balığı semenderleri, bugün yaklaşık 60 yaşında. Buna rağmen balıklar biyolojik olarak hiçbir yaşlılık belirtisi göstermiş değil.

Bilim insanları ise, insan balığının suyun altında nasıl bu kadar uzun yaşabildiği hakkında bir fikre sahip değil.

Kaynak:Milliyet

2 Eylül 2012 Pazar

Mars İnsanlığın İlk Evi miydi?



Bu konuda NTVMSNBC güzel bir makale yazmış şiddetle tavsiye ediyorum MARS insanlık tarihinin ilk başlangıç yeri olabilir...
Makaleye burdan ulaşabilirsiniz.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Top 10 Coolest Movie Spaceships


Bir numara gerçekten hak edene gitmiş fakat SGU dan Destiny en azından listede olması gerekirdi çünkü gerçekten "cool" sıfatını hak ediyordu öncelikle gücünü yıldızlardan alıyordu ve  yaratıcıya ulaşmak gibi çok ulu bir amacı vardı.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Dünyanın Başına Bela Şirketler

Bugün hala arabanız için benzin veya gaz alıyorsanız, evinizdeki elektronik eşyaları çalıştırmak için elektrik parası ödüyorsanız ve ısınmak için para ödüyorsanız bilin ki bunun sebebi Dünya çapında doymak nedir bilmeyen bazı büyük şirketlerin açgözlülüğü yüzündendir.
Bu şirketleri daha evvelki yazılarımda ifşa etmekten çekinmiştim fakat şimdi karar değiştirdim, işte Dünya nın üzerine çöreklenmiş şirketler.


BP, Shell ve Exxon: 
Petrolün dünyadaki devleri olan bu iki firma o kadar güçlü firmalar ki Dünya da onlardan habersiz arabalar için alternatif enerjiler asla geliştirilemez bu firmaların içindeki endüstri ajanları Dünya üzerinde petrolün yerini alabilecek herhangi bir teknolojinin geliştirilmemesi için bu yolda adım atan birçok bilim adamını tek kalemde öldürmüşlerdir, bu gezegendeki petrol rezervleri bitene kadar bu iki firmayı kimse durdurmaz. En azından BP nin ne kadar güçlü bir firma olduğunu kanıtlamak açısından geçmiş yıllarda okyanustaki petrol sondajındaki kaçak sonucu deniz o kadar kirletmişti ki tüm analistler BP nin sırf çevrecilerin açacağı dava ile biteceğini savunurken hiç bir kuruluş veya hiç kimse firmaya dişe dokunur bir zarar veremedi hiç bir mahkeme BP yi indiremedi, BP kamuoyundaki imajını düzeltmek için bir kaç tazminat ödedi fakat bu tazminatlar BP ye değil zarar vermek bedava reklam kârı olarak geri döndü.

Goldsman Sach, Chase ve Bank of America:
Bir işin içinde para varsa orada mutlaka bankalarda oluyor bu üç banka tüm Dünya nın para akışını kontrol ediyor İsviçre bankalarına yatırılan paralardan dahi haberleri var, bu üç bankayı ayakta tutan firmalar Petrol, doğal gaz ve benzeri enerjileri elinde bulunduran firmalar olduğu için aynı derecede güçlüler. Dünyadaki savaşları organize edip besleyenlerde bu bankalardır para akışını sağlamak için birçok irili ufaklı firmayı kontrol ederler, bağlı olan firmaların menfaatlerini korumak için her türlü girişimde bulunabilirler, yani anlatmaya çalıştığım Petrol ve enerji firmaları ne ise bu bankalarda o.


Para = Dünyanın Kontrolü

Meşur J.D. Rockefellar ailesi  ve Rothschild  ailesi üste adı geçen şirketlerin direk yada dolaylı yoldan sahipleridirler, güç onların elinde dersek yanılmış olmayız. Bir savaş başlayacaksa onların kontrolünde olur, yeni bir teknoloji Dünya halkının kullanımına sunulacaksa bu teknoloji onlardan gelir.
Güçlü olan devletler değil paraya sahip olanlardır.



27 Haziran 2012 Çarşamba

Genetiği Değiştirilmiş İlk Bebek Dünyaya Geldi!!!



Kısacası X-Men için ilk adım atıldı.Bir süre önce buradaki yazımda da bahsettiğim üzere günün birinde insanların genlerine müdahale edilerek kusursuz süper insanın yaratılacağını söylemiştim nitekim bu yolda ilk adımlar atılmaya başlandı, ABD de dünyaya gelen bir bebeğin genleri modifiye edildi yani bu bebeğin DNA sı incelendiğinde iki adet bayan bir adet erkek genine rastlanacak yani iki annesi bir babası varmış gibi peki bu bebeğe ne kazandırcak, şimdilik ne kazandırcağı konusunda emin olunamaz zira ufak bir deney olarak adledilebilir. Bu konudaki uzmanların söylediğine göre bu yöntem ile süper zeki insanlar yaratılabilirmiş.
Kaynak sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

23 Haziran 2012 Cumartesi

Bilim Kurgu Yapıtlarındaki Fenomenler (Yazı Dizisi -1-)

Bilim kurgu deyip geçmemek lazım bilime yol gösteren  yegane kaynak bilim kurgudur, bu gün imkansız dediğimiz şey yarın gerçeğe dönüşebiliyor. Gelin şimdi bu bilim kurgu fenomenleri hakkında üç beş  kelam edelim.



Dyson Küresi: Gerçekten imkansız gibi görünen işleyişi basit fakat yapılışı zahmetli bir fenomendir,basitçe şöyle izah edilebilir;  bir yıldızı tamamen küre içine alıp ondan yayılan tüm enerjiyi medeniyetimizin refahı için kullanılmasıdır. Dile kolay, tüm bir yıldızı küre içine almak için kaç tane gezegenin tamamını kullanmak gerekir  ve nasıl bir teknoloji izlemek gerekir akıl almaz bir fikir, hatta bazı bilim adamları evrende Dyson Küresi teknolojisini kullanan medeniyetlerin olduğunu düşünüyor. Kim bilir günün birinde bizde kendi güneşimize bu şekilde bir girişimde bulunuruz.

FTL Motoru: Açılımı 'Faster Than Light' olan bu fenomen tüm bilim adamlarının hayalini süsler, basitçe ışıktan daha hızlı gitmek için yapılmış motorlardır. Teoride Einstein'nın E=mc² devreye girince böyle bir teknolojinin asla  var olmayacağı sonucu çıkıyor, fakat Cern deneyi ile ışıktan hızlı parçacıkların olduğu kanıtlandı böylelikle FTL Motorunun halen gerçeğe dönüşmesi yolunda umutları alevlendirmiş oldu.

Görünmezlik: Her insan hayatında bir kere görünmez olmak istemiştir fakat bu fenomende diğerleri gibi zor ve değerli bir teknoloji şöyle ki böyle bir teknoloji bulunsa dahi kolay kolay halka duyurulmaz çünkü askeri yönden büyük değere sahi olacağını aşikar. Hali hazırda 'optik kamuflaj' teknolojileri çok ilerlemiş durumda yani arkanızdaki görüntüyü öne yansıtarak sizi görünmez kılan bu teknoloji şimdilik hayal edilen görünmezlik  teknolojisi kadar cazip değil çünkü kullanışsız ama bir diğer gelişim ise okyanusların derinliklerinden umut veriyor, parlak pullu köpek balığı istediği zaman hücre bazında ışığı içinden geçirerek görünmez olabiliyor, buna benzer hücresel bazda görünmezlik elde edebilen deniz canlıları mevcut bunların DNA kodları anlaşıldığında görünmezlik yolunda büyük adımlar atılabilir.(Belkide çoktan böyle bir teknoloji vuku buldu bilmek zor)

Death Star: Gezegen katili olarak Star Wars filminde karşımıza çıkan bu fenomen gerçekten bir abartı abidesi gibi dursa da heybetli bir ihtişam abidesi olarak da karşımıza çıkabilir. Gezenleri yok etmek için yapılmış gezegen boyutundaki bu dev silah milyon tane mürettabat ile uzayda yol alabilen bir fenomendir. Teleskoplarımızın görebildiği kadarıyla bu galakside düşman bir uygarlık yok(sanki dost uygarlıkları bulmuşuzda) bu sebeple bu tarz bir abartıdaki silaha ihtiyacımız yok bu sebeple şimdilik bu fenomenden umudu kesebilirsiniz.

Zamanda Yolculuk: Geleceğe Dönüş filmi ile meşhur olan bu fenomen çok yönlü paradokslara yol açtığı için
gerçekleşmesi biraz zor gözükse de bu yolda ortaya atılmış teoriler zamanda yolculuk yapılabileceğini ortaya koyuyor. En basitinden Dünyadan yola çıkacak bir uzay mekiğinin bir kara delik yada kütlesi çok büyük olan bir yıldızın etrafında üç beş tur atıp Dünya ya dönmesi yeterli, Dünya da yüz yıllar geçmiş olacak :) (Ne kadar basit değil mi  hadi  yapalım). Aslında bu kadar uğraşılmadan dünyada kütle çekim cihazı yapsak bu şekilde de zamanı kontrol edebiliriz ama tabi ki yazıp çizdiğimiz her şey teoride kalıyor, insanoğlunun henüz bu teoriyi kanıtlayabilecek imkanı yok.

Android: Teknolojinin dur durak bilmediği bir dönemde yaşadığımız için tüm fenomenler arasında en kısa zamanda gerçekleşmesi ihtimali olan fenomendir. Hali hazırda Amerika da bu teknoloji üzerinde çalışan Darpa adlı şirket ve Uzak Doğudaki Honda'nın Asimo robotu yakın bir gelecekte Android göreceğimizi bize fazlasıyla hissettiriyor.

Hologram: Bu fenomenin son 4 yıldır gerçekten var olduğunu söyleyebiliriz, hatta Japonya da hologramdan yaratılmış bir pop starıda mevcut.


İşınlanma: "Işınla bizi Scotty" repliğiyle hayatımızda yer edinen bu fenomen üzerinde gerçekten ciddi çalışmalar dönüyor atomları laboratuvar ortamında ışınlamayı başaran bilim adamları bakalım koca bir insanı ışınlama konusunda neler yapabilecekler. Bu  fenomen hayat bulması için teknolojinin bir çok alanda ilerlemesi gerekecek zira bir insanı ışınlamak demek onu bir nevi geçici olarak dijital veriye dönüştürmek demektir ve bir insanın  veriye dönüşmesi demek milyon perabayt(şimdiki teknoloji ile tek bir insan için gökdelen  büyüklüğünde  hard disk gerekir) dijital veri saklama alanı gerektirecek bir iştir, diğer tarafta onu tekrar birleştirecek olan işlemcinin de perabayt bazında işlem yapma kapasitesine  sahip olması gerekir. Sanırım ışınlanma fenomeni konusunda çok sabretmemiz gerekecek.

Paralel Evrenler: Merak uyandıran fenomenlerin en başında sanırım bu fenomen var çünkü bu fenomen artık bir çok bilim adamı tarafından kabul görmeye başladı. Kuantum fiziğine göre sizden evrende sonsuz sayıda var. Diğer bazı fenomenler gibi bu fenomende malesef kanıtlanma aşamasında kitleniyor çünkü henüz paralel evrenleri nasıl algılayacağımızı bulamadık bir grup bilim adamı paralel evrenler bizim bir mikron ötemizde fakat başka bir boyutta vuku bulduğunu söylüyor. Son on yıldır bu fenomen hakkında bilim dünyası fikir yürütme konusunda emin değildi çünkü bilim dünyası elle tutamadığı şeyi savunma konusunda çekingendir fakat atom altı kuantum fiziğindeki atılımlar atomların birden çok yerde olabileceğini gösterince paralel evrenler teorisi son yıllarda bilimin gözdesi oldu.(Cern sağolsun)
Bu konuda bu belgesele bir göz atmanızı tavsiye ederim:


Stargate: 1994 yılında hayatımıza girdiğinde bir sinema filminin kurgusal fenomeni olarak kalacak sandık fakat  2009 yılına kadar süren bir maceraya malzeme olan bu fenomen gerçekten çok büyüleyici bir cihazdır. Gezegenler arasında kurt delikleri açıp kısa sürede yolculuk yapmayı mümkün kılan bu kuramsal cihaz, bilimsel manada pek dayanak bulamasa da kurt delikleri teorisi ile işin içinden çıkıyor. Gerçeğe dönüşmesi için en başta geçitin yapıldığı madde olan naqudah elementinin özelliklerine sahip bir metalimsimizin olması gerekir şimdilik böyle bir metalin olmadığını düşünüyoruz, günün birinde göktaşı madenciliğinden bu tarz bir element çıkarsa o zaman Stargate için umutlanabiliriz, o güne dek bu fenomenin dizileri ve filmleri ile idare edeceğiz.



Yıldız Gemisi: Yıldızlar arası seyahat edebilen bir gemi düşleyin eğer Star Trek izlemiş biriyseniz hemen aklınıza Atılgan gelecek bu fenomenin hayat bulduğu bir çok dizi ve film var fakat en tanınmışı Atılgan idi. Bu tarzda bir  gemi yapmak için öncelikle bir FTL Motoruna ihtiyacınız var FTL fenomeni gerçekleştiği zaman bir yıldız gemisinden bahsedebiliriz. Fakat biz hiber uyku pozisyonunda gideriz derseniz o zaman işler değişir şimdiki Dünya halkı imkanlarını birleştirirse en yakın yıldız sistemine sanırım Alfa Centauridir, bu sisteme gidip Alfa Centauri yıldızının etrafındaki exo gezegenlere(oksijen bazlı yaşama uygun) ulaşılabilir fakat gemide 4 bin ışık yılı uyumayı göze alan insanlara ihtiyacınız var, pek mantıklı durmuyor ama bir FTL motoru bulamaz yada uzayı bükme konusunda bir gelişme gösteremezsek bu fenomen uğruna hiber uyku ile uzayda uzun yıllar seyahat etmek zorunda kalacağız.

Hibernation:  Bu fenomene kısacası kış uykusu diyebiliriz, uzak bir gezegene yada bir güneş sistemine yolculuk yapacaksak bu üç beş yılda olacak bir iş değil yüzyıllarca belkide daha fazla bir ömür gerekli bu sebeple pasif bir uyku ile vücudun tüm fonsiyonlarının ikinci bir emre kadar durdurulmasıdır. Işık hızına ulaşma konusunda önümüzde çok yol olduğu için eldeki imkanları daha gerçekçi bir fenomene yöneltmemiz gerekiyor buda hiber uykudur, hayvanlar aleminde bazı hayvanların yapabildiği bu fenomenin insanlar tarafından yapılmaya çalışılması yakın bir gelecekte mümkün görünüyor zira bu alanda Nasa ciddi araştırmalarda ve girişimlerde bulunuyor.

Yapay Yerçekimi Motoru: Hayata geçirilmesi bir zorunluluk olan fenomenlerden birisidir çünkü uzay yolculuğundan dönen bir çok astronotun yerçekimsiz ortamda uzun süre kalmasından dolayı kemiklerinin güçsüz düştüğü görülmüştür, bu gereklilik bir yana bir Yıldız Gemisi istiyorsak içerisinde bulunması gereken teknolojilerin başında yapay yer çekimi motoru olmalıdır. Bu konuda bazı çalışmalar ve teorile rmevcut yapay yerçekimi motoru yapmak bir nevi küçük çapta kütle çekim cihazı yapmak demektir ve bu cihaz bir zaman makinasının temeli olabilir, bu sebeple kolay bir fenomen değil. Bazı filmlerde uzay mekiğinin çevresinde dönen eksenli  halkalar merkez kaç ile yapay yer çekimini sağlıyor, bu da teoride işler gözüküyor.

Serhat ÖDEN.

17 Haziran 2012 Pazar

X-37B 15 aylık gizli görevinden döndü


ABD Hava Kuvvetleri’ne ait insansız X-37B robot uzay mekiği, 15 aylık gizli test uçuşunun ardından Dünya’ya döndü.


Hava Kuvvetleri’nin açıklamasına göre Yörünge Test Aracı-2 (OTV-2) olarak da bilinen X-37B California’da bulunan Vandenberg Hava Kuvvetleri Üssüne iniş yaptı. Mekik, kendi kendine inebilen ikinci ABD’ye ait uzay aracı oldu.
Program direktörü Tom McIntyre, “Uzay mekiği programının sona ermesinin ardından OTV programı uzay teknolojilerinin gelişimi konusunda en önemli çalışma oldu. Mekiğin kendi kendine iniş yapabiliyor olması Hava Kuvvetleri’nin deneme yaparken diğer programlarda karşılaştığı risklerin önlenmesi anlamına geliyor” dedi.
ABD’ye ait ilk X-37B, 2010 yılında uzaya gönderilmiş ve 224 günden sonra Vandenberg’e iniş yapmıştı. Bu araç Sovyetler Birliği’nin 1988’te bir kez uzaya çıkan Buran mekiğinden sonra kendi kendine inebilen ilk uzay gemisi oldu.
Yetkililer OTV-2’nin 15 aydır uzayda ne yaptığını açıklamadı. Ancak üçüncü bir misyonun bu yıl sonbaharda yapılacağı belirtildi.

12 Haziran 2012 Salı

Akk den kurtulmak için bir program

Akk belasından kurtulmak için bu programı kullanabilirsiniz.



Çoğu kişide işe yaradı internet bağlantınız biraz daha rahatlayacak ve torrent tarzı programlarda AKK öncesi hızınızı geri kazanacaksınız resimde her şeyi anlattım çok basit.
Network adapter selection: Birden çok network adapterine sahipeseniz hepsi için aynı ayarları yapın.

İndir

7 Haziran 2012 Perşembe

Son zamanlarda havada görülen garip ışıklar



Özellikle doğu illerimizin yanında Rusya, Gürcistan, Azerbaycan ve İsrail de görülen bu ışıklar gerçekten görenleri heyecanlandırıyor. Ne oldukları konusunda birkaç tahminde bulunmadan önce ne olmadığını söylemekte fayda var, öncelikle bunların U.F.O olmadıklarını söyleyebiliriz çünkü içine küçük yeşil adamlar sığacak bir nesne değil daha çok spektrum demeti gibiler. Ne oldukları konusunda bir kaç teori üretilebilir.:
  • Atmosfer içinde hız hız denemesi yapan füzeler olabilir. 
  • Haarp teknolojisinin bir başka boyutu olabilir.
  • Deprem sonrası açığa çıkan metan gazı olabilir.
  • Yeni bir teknolojinin ürünü füzenin testi olabilir. (Sonradan gözden kaybolması ilginç)
Son şık üstünde durmak istiyorum fakat ülkemizde de videodaki gibi görüntülere rastlayan vatandaşlarımız var bizim ülkemizin bur tarz bir teknolojik gelişmeye ilk elden sahiplik yapması zor.
Bu görüntüler gelmeye başladıktan sonra deprem olması deprem = Haarp ilişkisine dem vuruyor ama elde hiçbir bilgi olmadığı için tahminler komplo teorilerinden öteye gidemiyor.

Güncelleme: Rus savunma bakanlığı bu şeyin kıtalar arası balistik bir füze olduğunu duyurdu.
Sınırlarımız içerisinde füzelerin dolaşması ne kadar sağlıklı bir şey tartışılır.

5 Haziran 2012 Salı

Ajanlar İşbaşı Yaptı



Türkiye nin ilk insansız hava aracını geliştiren şirkette çalışan Mert Bayraktar evinde boğazı kesilerek öldürüldü,  gerçekten çok profesyonel bir ajanın işi gibi görünüyor, polislerin evde yaptığı tüm incelemeler rağmen evde katilin hiç bir izine rastlayamadı.
Türkiye adına bir adım atmadan önce iki kere düşünün sonunuz Aselsan mühendisleri yada Mert Bayraktar gibi olabilir. Bu işin arkasında İsrail ajanların olduğunu tahmin etmez çok zor olmasa gerek, geçmişteki sürtüşmelerimiz sebebiyle İsrail den sipariş ettiğimiz insansız hava araçlarını almaktan vazgeçtiğimiz için olan bizimkilere oluyor. İsrail in mesajı çok açık "bu aracı sen üretemezsin ancak ben sana satarım". Türkiye'nin bu hamleye verecek cevabı tabi ki yok, Türkiye nin sadece istihbarat toplayan Mit ajanları var bunların İsrailli bir mühendisi karşılık olarak öldürmesini beklemek komik olur.

Kaynak

1 Haziran 2012 Cuma

Facebook ve Fukushima felaketi ilişkisi



Facebook Fukushima nükleer santral felaketi ile ilgili resim ve belgeleri kaldırıyor, kaldırmakla kalmıyor bunu yayınlayan hesaplarıda kapatıyor.
Kaynak

Komplo Teorileri:
  • Facebook nükleer santrallerin kötü imaj çizmesini istemiyor çünkü gelecekte serverının elektriğini karşılamak için nükleer santrale ihtiyaç duyacak.
  • Bazı kapitalist güçler nükleer enerjinin kötü bir imaj çizmesini istemiyor.

31 Mayıs 2012 Perşembe

Fizikçi-Fütürist Prof.Dr. Michio Kaku, Hayatın İçinden'e konuk oldu

Bölüm 1:

Bölüm 2:

Bölüm 3:

Bölüm 4:


Fizikçi-Fütürist Prof.Dr. Michio Kaku, Hayatın İçinden'e konuk oldu. Zaman yolculuğu, uzaylılar, psişikler, ışınlanma, yıldız gemisi, solucan delikleri, paralel evrenler gibi merak edilen bir çok fenomene değindi.

Bu keyifli söyleşiyi kaçırmayın.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Cia ajanlarına verilen kapı açma eğitimi


İnternette rastladığım bir dökümanı sizlerle paylaşmak istiyorum ne kadar doğru ne kadarı yalan bilemiyorum fakat söylenene göre çaylak CİA ajanlarına kilitli kapıları açmaları için verilen bir dokümanmış ilgilenirseniz burdan  veya burdan çekebilirsiniz...

Gelecek Tahminleri

Teknolojik açıdan dur durak bilmeyen ilerlemeler bundan 15 - 20 yıl sonra teknolojinin nerelere geleceği konusunda insanların içinde her daim bir merak olmuştur işte bu sebeple bu yazımda geçmişten bu güne aralıksız gelişen cep telefonu, bilgisayar, arabalar ve benzeri teknolojilerin 15 - 20 yıl sonra nerelere geleceği konusunda tahminlerimi sunacağım.


Cep Telefonları:
Şimdiki gelişme hızı ile devam ederse gelecekte telefonlarınız bir telefondan çok, tam randımanlı, stabil ve şimdiki en güçlü ticari bilgisayardan daha hızlı çalışan kişisel bir yardımcı olacak, tüm gününüzü planlayacak, sizinle konuşacak gerektiğinde öneri sunacak, bakınız bu işin atası atası Siri şimdiden çalışmalara başladı. Bataryaları maalesef gene günü kurtarmaya yetecek kadar olacak, dayanıklılık konusunda şimdiki telefonlardan daha fazlasını beklemeyin çünkü ne kadar dayanıklı telefon yapılırsa siz o markanın başka bir telefonunu almakta o kadar geç kalacaksınız bu sebeple kapitalist düzen sürsün diye gelecekte de pil ve dayanıklılık konusunda birşey beklemeyin fakat konfor bakımından çok şey bekleyebilirsiniz şimdilerde test edilen kablosuz şarj olayı çok pratik olacak. Fazlasıyla akıllanan telefonunuz gelecekte sizin sağlığınızdanda sorumlu olacak, sizin kan şekerinizi, tansiyonuzu ve daha bir çok hayati değerinizi siz telefonu elinizde tutarken telefon ölçmüş olacak bu şekilde sağlığınızı olumlu bir katkı yapacağını söyleyebiliriz tabi  eskiye oranla yayacağı iki kat radyasyonu saymazsak.

Gelecekte telefonların insanları cezbeden en büyük özelliği oynattığı oyunlar olacak, oyunlarla etkileşim konusunda şimdikinden iki kat bir etkileşim bekleyin çünkü telefon üreten firmaların her gün yeni bir patent alıyor bu sebeple gelecekte nelerle karşılaşılacak az çok tahmin edebiliyoruz.



Telefonun o küçük ekranına mahküm olamayacaksınız önce duvara yansıtılan projeksiyon tarzı bir teknoloji gelecek fakat sonrasında holograma döneceğini tahmin etmek pek güç değil.



Televizyonlar:

Çok ince ve alımlı olacaklarını söylememe gerek yoksanırım. Çözünürlük seviyeleri ultra, mega veya nasıl tabir ederseniz o seviyelere çıkacak en az 3840x2160 ve 7680x4320 çözünürlükler standart haline gelecek.
Tv de kanalın bize dayattığı şeyi izleme devri sona erecek biz neyi istersek onu seçip izleyeceğiz, televiyon kanalları internet sitesi gibi olacak bu gün hangi programlar var diye açacaksınız kanalı ve hangi programı canınız isterse izleyeceksiniz, reklamlarda izlediğiniz programın bir köşesinde yada altında çıkacak direk reklam izleme devri kapanacak. Bu söylediklerimi şu an azda olsa Dijitürk VOB denen platformda yapıyor filmler hazır bekliyor orda açıp ücretli veya ücretsiz izliyorsunuz ama henüz çok stabil değil üç-beş yıla kusursuz hale gelir.


3D olayı nesil atlayacak gözlüksüz 3D standart olacak diyebiliriz, odanız izlediğiniz filmin sunduğu desteğe göre o atmosferi  yansıtacak gerek ışık oyunları, gerekse hologram teknolojisi ile  film izlemek tam bir keyif olacak.
Televizyonlarınız çok akıllanacak biri izlemiyorsa kendi kendini kapayabilecek(Samsumg smart tv şimdiden yapıyor bunu), el kol hareketlerinizi algılayıp ses açma kanal değiştirme gibi özellikler sunabilecek.


İşletim Sistemleri:Windows kesinlikle etrafta bir internet explorer vari bir görüntü ile var olacak, Google kendi işletim sistemi ile tüm evlere girecek, bir çok ücretli yazılımı ücretsiz fakat reklamlı olarak tüketiciye ulaştıracak. En büyük olay kesinlikle işletim sistemlerinin bedava olması olacak, işletim sistemlerine para ödeme devri kapanacak.




Bilgisayarlar:
Temel düzeydeki kullanıcının hiç bir zaman tam olarak yararlanamayacağı kadar hızlanacak bilgisayarlar, artık işlemcileri nano boyutta küçültemedikleri için mecburen çekirdek işlemci sistemine geçtiler yani bir işlemciyi şimdiki hızının üstüne donanım olarak çıkarmak istiyorsak üç yol vardır ilki hız aşırtamdır ve sınırı vardır, ikincisi nano boyuta düşürerek işlemci hızını ikiye üçe katlayabiliriz fakat bu teknoloji şimdilik tıkanmış durumda işlemcileri daha fazla küçültemiyorlar zira küçültmek için her seferinde iki katı küçültmek gerekir bu sebeple gelebildikleri en düşük boyut şuan bu yüzyılın teknolojisi ile son nokta bu sebeple bu yüzyılda bu yöntem ile daha fazla hız beklemeyin, en son üçüncü yöntem ise çekirdek yöntemidir istediğiniz kadar çekirdek ekleyerek işlemciyi tek elde değilde bir çok koldan güçlendiriyorsunuz.
Masaüstü bilgisayarlar önemini kaybedecek çünkü laptoplar onların hızına yetişmiş olacak fakat masaüstü bilgisayarlar var olmaya devam edecekler bunların yanında tablet bilgisayarlar çok yol kat etmiş olacaklar bir çok kullanıcı bu tabletleri tercih edecek, şimdiki konsolların kalitesinden bile daha ileri seviyelerde oyun oynatacaklar, ücretli olan oyunlardan çok ücretsiz oyunlar çoğunlukta olacak.

Kablosuz Teknolojiler:
Eletronik eşyaların büyük çoğunluğu kablosuz olarak prizden güç alıp çalışacaklar, bu teknloji zaten hali hazırda var fakat son kullanıcıya ulaşması 3-5 yıl sürer diye düşünüyorum.



Arabalar:
Şeklen değişim beklemeyin ancak daha keskin ve futuristik hatlar gelecek yıllarda sokaklarda olacak, araba tasarlayıp üreten şirketler arabaların klasik şekillerinden malesef vazgeçemiyor bunun en büyük sebebi tutmama korkusu şimdilik tüm markalar geleneksel araba hatlarından vazgeçecek gibi görünmüyor fakar dediğim gibi biraz daha keskin çizgiler geleceğin arabalarını oluşturacak.
Geleceğin yakıt modeli kesinlikle benzin olmayacak diyebiliriz fakat 10 - 15 yıl sonrası için konuştuğumuzu düşünürsek hem benzin hem de elektrik ikisininde var olacağını söyleyebiliriz yani hybrid arabalar olmazsa olmaz olacak.
Geleceğin arabaları gerçekten çok akıllı olacak ve kesinlikle sorumluluk alan teknolojiler olacak yani gelişmiş teknolojiye sahip bir araba ile gidip bilerek son sürat duvara vurma şansınız olamayacak çünkü bu araba siz bunu yapmadan kendini durduracak, siz direksiyonu tutmasanız dahi sizi şeritte tutacak, uyukladığınızda sizi uyandıracak halihazırda bu yazdıklarımdan fazlasını yapan araçlar mevcut fakat gelecekte bunlar öyle standart ve stabil olacak ki kaza oranları yarı yarıyadan fazla azalacak.

Teknolojinin sonu hiçbir zaman gelmeyecek belli bir yaştan sonra şaşırtan bir teknoloji ile karşılaştığınızda "vay be çok erken doğmuşuz biz" diyeceksiniz.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

TTNET in uyguladığı AKK de kısmi açık!!!

Bu konu normalde bu blogun konseptine aykırı bir yazı fakat TTnetten ölesiye nefret ettiğim için bu AKK saçmalığını alt etmeniz açısından birşeyler karalayacacağım.



Evet Türkiye de TTnet kullanıpta bu dertten muzdarip olamayan çok az insan var, eğer sizde AKK kuralına takıldıysanız şimdi size bu saçmalıktan kısmen de olsa kurtulmanızı sağlayacak ufak bir çözüm yazacağım.

Eskiden TTnet hız sınırlarını korumak için ekstra bir önlem almıyordu zaten bağlı bulunduğunuz hat size o kadar hız sağladığı için bide üzerine duvar denen bir çeşit server bariyeri koyarak hızınızı gerektiği seviyede tutuyordu fakat şimdi hızlar çok arttı ve TTnet bu hızları her kullanıcı için eski yöntem ile mudafa etmeyi tercih etmiyor çünkü fazla kullandığınızda hızınızı düşürmek için tetikte bekliyor bu sebeple hızınız hat kapasitesi ve duvar denen kilit ile korunmaya devam ediyor fakat eskiden hat kapasitesi düşük olduğundan yüksek hızlara zaten çıkmak mümkün değildi şimdi TT hızınızı santral bazında düşürmediği için eski hızınıza modeme yapacağınız ufak bir müdahale ile erişmeniz mümkün.

Herkesin modemi farklı olduğu için herkes için tek tek yazmaya ömür  yetmez ben kendi modemim için anlatacağım siz kendi modeminize bir şekilde uygularsınız umarım.

 Modemim Philips:
http://192.168.2.1 yazarak modemin arayüzüne erişin.
Arayüze eriştiğinizde sol taraftan Kurulum Sihirbazına girin.
Adls kullanıcı adınızın sorulduğu ekrana geldiğinizde en altta MTU değerini 600 yapın eğer hattınız kuvvetliyse bu değeri 300 ekadar düşürebilirsiniz ama 300 ün altına düşmeyin modeminiz ip bulamaz internete çıkamaz ara yüzede erişemez modemi resetlemek zorunda kalırsınız.
ayarları kaydedip bekleyin "ok" yazısı çıkınca işiniz tamam bu şekilde artık hızınız kağıt üstünde artmadı ama siteler çok daha hızlı açılacak ve üstüne eğer torrent kullanıyorsanız hızınızın düşmeden önceki hızınıza (benimki 700 kb idi) erişecekesiniz, ayrıca per to per protokolünü veya benzeri protokolleri kullanan Steam gibi programlarında hızı 8 megabite çıkacak artı ping süreniz ideal seviyeye gelecek.
Not: Bazı modemler MTU seviyesinin değişmesine izin vermiyor umarım sizin modeminiz onlardan biri değildir.


YENİ BİR YÖNTEM:Bunların hiç biri işe yaramadıysa bide bunu deneyin:
http://cahilfilozof.blogspot.com/2012/06/akk-den-kurtulmak-icin-bir-program.html

17 Mayıs 2012 Perşembe

Carl Sagan, Stephen Hawking ve Arthur C. Clarke

Evren nasıl yaratıldı, tanrı varmı yok mu, uzaylı var mı yok mu üç usta isim bu konuda fikir beyan ediyor kaçırılmaması gereken bir söyleşi.


Türkçe versiyonunu buradan çekebilirsiniz.

8 Mayıs 2012 Salı

Bu zamana kadar uzaylılar bizi neden ziyaret etmedi?




Uzaylıların varlığına inananların ve inanmayanlarında aklını bu soru kurcalar, neden Taksim meydanına inip buradayız demiyorlar.

Bu konuda Arthur C. Clarke ın görüşleri:

- Evren büyük bir yer ve buraya varmalarını erken bir döenemde beklememeliyiz en uzak yıldızlara olan mesafemiz göz önüne alındığında bir 10.000 yıl sonra gelebilirler.
- Bizim farkımızdalar ve gezegenimizi bir karantina alanı ilan etmiş olabilirler.
- Bizle hiç ilgilenmiyorlar, bizden çok üstün varlıklar olabilirler biz onlara göre çok ilkel olabiliriz, bağlantı kurmaya değmeyiz.

Carl Sagan ın görüşleri:

- Dünyada ilk geniş bant tv yayını 1940 ta yapıldı bundan 40 yıl önce yani bir düşünün, Dünyamızdan ışık hızında dalgalar yayılmaya başlıyor ve bunlar 1940 ların tüm dalgalarını içeriyor. O zaman Dünyada bir yaşamın var olduğunun haberini içeren dalga sadece 40 yıldır uzayda ilerliyor. Bize 40 ışık yılı kadar yakın olmadıklarını varsayalım.  Bu durumda bizim var olduğumuzu bilmiyorlar bile ve bu yüzdende gelmediler.