18 Eylül 2012 Salı

Evrende yalnız mıyız?


15 Eylül 2012 Cumartesi

Bilim Kurgu Yapıtlarındaki Fenomenler (Yazı Dizisi -2-)


Bu yazı dizisinin ilk bölümünü kaçıranlar buradan ilk bölümü okuyabilir. 

Terraforming : (Dünyalaştırma) Bu fenomenin aslında çok geniş bir kapsama alanı var fakat kısaca normalde insan yaşamına uygun olmayan bir gezegeni insan yaşamına uygun bir hale getirmek için yapılan çalışmaların tamamıdır. 80'lerde olsa çorak, oksijeni olmayan bir gezegeni karbon bazlı bir yaşam için elverişli hale getireceğiz deseydik, Tanrı mısın sen derlerdi çünkü bu resmen tanrının işi, fakat milenyumdan sonra uzay sanayisi bariz şekilde aldı yürüdü hatta şimdi uzay özel girişimin eline geçti. Bu kadar gelişim olur da terraforming düşünülmez mi. Bu sebeple ki olacak ki Mars'a Merak adlı robot gönderildi terraforming 'in neresinden başlamak gerekli bu robot biz insanlığa açık şekilde gösterecek.
 Terraforming denilince çorak bir gezegeni sadece oksijen barındıran bir atmosfer kazandırmak olarak anlamak yanlış olur, terraforming bir gezegeni baştan aşağı Dünya vari bir sisteme dönüştürmeyi yegler.
Bu  noktada terraforming işleminin uygulandığı gezegende şu noktalara el atılır. Öncelikle atmosfer, sıcaklık, yüzey topografyası ve ekolojik denge saglanır bunlardan sonra etik, lojistik, ekonomi, siyaset, ve metodoloji alanlarında çalışmalar yapılır en son olarak yeni dünyanın sakinleri önce kolony şeklinde sonra dogal şekilde yaşamaya başlar. Tüm terraforming çalışmaları yüzyıllar hatta binlerce yıl sürebilir.



Wikiden geniş bilgi:
Dünyalaştırma, bir gezegenin koşullarını dünyaya benzetme, yani insanlar için uygun hâle getirme anlamındaki ingilizce sözcüktür. Henüz uygulamada bir örneği olmasa da çoğu bilim adamı tarafından olası senaryolar üretilmekte, science gibi bilimsel dergilerde yayınlanmaktadır. Tasarılardaki aday gezegenler ise MarsVenüsJüpiter'in uyduları, Ay ve hatta bazı büyük göktaşlarıdır. Mars başta olmak üzere Ganymede, Callisto, Europa gibi Jüpiter'in dev uyduları ve Satürn'ün Titan adlı uydusu düşünülmektedir. Uzaya çıkanlarda baş dönmesi, mide bulantısı, kusma gibi ani semtomlar gözlenebilmektedir. Uzay tutması denen bu olayın uçak ya da deniz tutmasından pek de bir farkı yoktur. Asıl sorun uzayda uzun süre kalındığı zaman ortaya çıkmaktadır. Kas zayıflığı ve denge duyusu kaybının yanı sıra, omurgada %5-6, leğen kemiğinde %10-12, kalçada %7-9'a varan kemik erimeleri olabilmektedir. Bu da Mars'a yapılacak olası bir insanlı uçuşta yol esnasında ciddi kemik kırılmaları olabileceğini düşündürmektedir. Bu yüzden astronotlara aynı yerçekim gücünü uygulayacak giysiler hazırlanmaktadır. Ayrıca kemik erimesinin önüne geçecek egzersizler ve ilaçlarla ilgili çalışmalar sürmektedir. Uzun süre ailesinden, arkadaşlarından çok uzakta kalan ve kapalı mekanlarda gözlenmesi kaçınılmaz olan psikolojik sorunlara karşılık astronotlar ciddi psikolojik eğitim almaktadır. Mars'ta insanların yaşadığı bir ortam kurulduktan sonra Mars'ın kutupları hidrojen bombaları ile patlatılacak, on yıl içinde sera etkisiyle sıcaklıklarda yükselme ve su kaynağında artış sağlanacaktır. ( Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Terraforming) Daha geniş bilgi için :http://en.wikipedia.org/wiki/Terraforming
Jet Pack : Evinize yada işinize sırt çantası şeklinde tasarlanmış çok hızlı bir şekilde uçmanıza sağlayan bir taşıt yapılsa ne güzel olur değil mi, bu şekildeki denemeler yıllardır yapılıyor ve hayal ediliyor fakat malesef ilerleme sağlanması bildiğimiz teknoloji ile pek mümkün görünmüyor, insan taşıyabilecek iki mini jet roketin öncelikle insana zarar vermeden çalışması pek mümkün görünmüyor bu sorun hallolursa dahi onları uzun süre çalıştırmak için verimli bir yakıt türümüz yok, nükleer yakıt bu konuda iş görebilir fakat tehlikeli bir enerji kaynağı olduğu için her insanın eline verilemez.


Bu konuda hayal ettiğimiz gibi olmasa da aerodinamik temelli bir ticari ürün gelecek için umut vaadediyor.

Gazeteden: 
İlk olarak 1965 yılında James Bond filminde Sean Connery'yi göklere çıkaran sırt çantası şeklindeki kişisel jet hayali nihayet gerçek oldu. "Martin Jetpack" adı verilen jet motoru 45 yıllık çalışmanın sonucunda ortaya çıktı.Gleen Martin tarafından geliştirilen "Jet adam"ın denemesürüşü başarıyla gerçekleştirilerek lisans almaya hakkazandı. 7 dakikalık test sürüşünde alet 33 metre yüksekliğe ve saatte 100 kilometre hıza oluştı. Bir kaç ay içinde piyasaya çıkacak olan Martin Jetpack, 125 kilogram ağırlında. 200beygirlik 2 litrelik motora sahip olan alet, 2 litrelik yakıtla yarım saat havada kalabiliyor.Satış fiyatı 75 bin dolar olan karbon fiber alaşımlı Martin Jetpack için şimdiye kadar 2 bin 500 sipariş aldığını belirten Gleen Martin, "Genellikle kısa bir eğitimden sonra işe uçarak gitmek isteyen milyarder işadamları ilgi gösteriyor. Turistik tesisler de eğlence amaclı satın almak istiyor" dedi.


Uçan Arabalar : Bir çok uçan araba projesi mevcut fakat bunların içinden sıyrılıp seri üretime geçecek olan ve bir standart oluşturacak olan uçan otomobillerin kesinlikle şu özelliklere sahip olması bekleniyor aksi halde  hiç şansları yok.
Dikey kalkış ve iniş,
Tam bir hibrit özelliklerine sahip (yakıt bakımından)
Yerdeyken bir araba gibi davranan ve trafikte sırıtmayan (uaçn arabanın trafikte ne işi varsa:)
Uçan arabaların geleceğiyle ilgili bilgilendirici bir video:



Dna mutasyonu(xmen) : Gerçekten derin ve kapsamlı bir konu olan genler hakkında çok teknik ve akademik bilgiye girecek düzeyde bilgim yok bu sebeple işin fantastik ve bilim kurgu tarafı hakkında düşüncelerimi dile getirmek istiyorum. Bu gün nasıl genetiği ile oynanmış bir meyve veya sebze normalinden önce büyüyebiliyorsa, istenilen şekle sokulabiliyor, istenilen renge sokulabiliyorsa ve verimi arttırılabiliyorsa aynı şey insanlara da yapılabilir fakat bu öyle kolay bir hadise değil insan DNA sı bir bitkininkinden zilyon kere karışıktır, bilgisayarlar yeni yeni çözmeye başladı bununla beraber işevinin ne oldu bilinmeyen junk DNAlar mevcut her şeyi halletseniz bile böyle bir işe girişmek içinde ölümü göze alan deneklere ihtiyaç vardır.
İşin ahlaki boyutunu ele almıyorum bile nitekim getirilerinden bahsedince insanın ağzı sulanmıyor değil, kim istemez örümceğin ağ örme özelliğini, kim istemez bir çita kadar hızlı koşmayı yada  çok uzun yıllar yaşamayı, tüm bunlarla aramızdaki engeller bir bir aşılacak belki şimdiki nesil göremeyecek ama bundan bir yüzyıl belkide iki yüzyıl sonra dünyaya gelen çocuklar şimdiki neslin akıl sır erdiremeyeceği süper özelliklere sahip olacaklar. Çocuğunuz dogmadan hemen önce anne ve babanın eline bir menü verilecek ve atıyorum menüden seçtiğiniz üç özellik ile çocuğunuzun doğmasını sağlayacaksınız.

Menü:
  • Görünmezlik: 300.000 $
  • Kurşun geçirmez deri: 250.000 $
  • 500 yıl ömür: 900.000 $
  • Süper mega zeka: 1.000.000 $
  • Süper kondisyon ve hali hazırda baklavalar : 100.000 $
  • Yeşil veya Mavi gözler: 10.000 $
  • Su altında nefes: 50.000 $
  • Ömür boyu dökülmeyen saçlar ve çürümeyen dişler: 150.000 $
  • Genetik tüm hastalıklara karşı garanti: 10.000 $
  • Kusursuz yalan söyleme ve ikna kabiliyeti: 10.000 $
  • Hulk kadar güçlü kaslar: 400.000$
Fırsat :Üç tane alana dördüncü bedava, hepsini alana beta aşamasındaki trake solunumu ve akciger solunumu hibriti bedava.

Ne kadar uçuk kaçık şeyler ortaya çıkıyor değil mi? Emin olun hayal edebiliyorsak bir gün kesinlikle gerçek olacak demektir.

Durağanlık kapsülü : Daha çok tıbbı kullanımlar için düşündüğüm bu cihaz Stargate serisinde karşımıza çıkmıştı biraz hiber uyku olayına benzese de bu kapsülde olay biraz farklı içerisine giren kişi için zaman duruyor. Eğer çaresi olmayan bir hastalığınız varsa (Allah göstermesin) Durağanlık Kapsülüne giresiniz ve o hastalığın bir dermanı bulunana dek o kapsülde kalırsınız. Durağanlık Kapsülünün temelinin ancak kütle çekimin zaman üstündeki gizemin kalkması ile atılabilir diye düşünüyorum.

Işın kılıcı : Bu konuda Dr.Michio Kaku nun güzel bir belgeseli var izlemenizi tavsiye ederim:


O şimdilik böyle bir kılıcın yapılamıyacağını savunuyordu çünkü çıkan ışın sonsuza kadar yol alıyordu bununda çaresini bulmuş değildi.
Bence günün birinde bir gök taşından yada yabancı bir gezegenden sonsuz güç üreten bir kristale rastlarsak bir ışın kılıcı yapabiliriz o güne dek şimdiki bildiğimiz teknoloji ile pek mümkün görünmüyor, özel bir element şart.

 


Beyine Download : Matrix filminde karşımıza çıkan bu fenomen gerçekten çok cazip, dövüşmeye mi ihtiyacınız var, yada bir uçağı kullanmaya mı ihtiyacınız var arayın bu işlerden sorumlu operatörü yükleyin benim beynime deyin olsun bitsin. Bu teknolojinin çok uzak olduğunu düşünmüyorum çünkü bir grup bilim adamı beyindeki bilgileri solid veya mekanik bir diske direk olarak kaydetmeyi başarmıştı, beyindeki bilgi okunabiliyorsa gayet yazılması da çok uzak bir gelecekte değil yakındır diye düşünüyorum. Kolay olacağını söylemek zor çünkü herhangi bir bilgiyi hafızamızın tek bir yerinde tutulduğunu sanmıyorum yani bir araba kullanmak için edinilen bilgi beyinin çeşitli bölümlerindeki bilgiler çağırılarak edinilir bu sebeple hop bilgiyi beynin duygulardan sorumlu yerine koyalım artık sen araba kullanmasını biliyorsun diyemeyiz o bilgiyi beyindeki iş bölümlerinden sorumlu kısımlara dağıtmak lazım. Kısacası sabır şart, beyin bedava olabilir ama onu doldurmak için sabır lazım.

Güç Kalkanı : Geleceğin savunma teknolojisinin güç kalkanları olacak demiş miydim? Bunu tahmin etmek güç değil çünkü uçan kaçan her türlü füze bir şekilde durduruluyor fakat ışın ile vurulursanız onu durdurmak için roket kalkanından fazlası gerekir size güç kalkanı gerekli.


Videoda gördüğünüz ışık Topol-M adlı kıtalar arası bir füze, füze dediğime bakmayın ne isim vereceğimi bilemiyorum kütlesel bir madde olmadığı açık, bir ışın demeti ve hedefi vurduğunda nükleer silahla vurulmuş kadar etki yaratan acayip değiliş bir silah :) Her zehirin bir panzehiri vardır bu sebeple bir ışın silahını ancak bir güç kalkanı durdurabilir yani bu fenomeni olmuş bilin.


Nano Elbise: Bir elbise hayal edin giyince sizi görünmez yapacak, kurşunlara direnç gösterecek, hızlı koşmanızı ve yükseklere zıplayabilmenize olanak verecek, hayvani bir güç ile düşmanlarınızı yumruğunuzla öldürebileceksiniz ne kadar kullanışlı bir elbise olur değil mi.


Bu teknolojiyi tek bir elbisede görmek bizim jenarasyona nasip olacak bir şeymiş gibi durmuyor çünkü bir çok alanda gelişme şart, şimdilik oyunları ile idare edelim. 


Uçan Kaykay: Bu fenomende Geleceğe dönüş filmi ile hayatımıza girmişti bu günlerde gerçekleşmesi gerekirdi fakat ortada henüz bir şey yok


Bu fenomen üzerinde de çalışmalar mevcut fakat gene hayal ettiğimiz gibi değil ayrıntılar.
Çocukluğumun fenomeni olduğu için tüm fenomenler arasında en çok bu fenomeni gönül gözüyle görmek isterdim lakin sanırım 50 - 60 yaşıma geldiğimde bu fenomen gerçeğe dönüşürse üzülürüm çünkü kullanmak isterim :)

Serhat Öden.


Küresel ısınma gerçekten var mı?

Nasa nın hazırladığı küresel ısınma ile ilgili bir araştırma 1884 yılından bu yana ciddi bir ısınma olduğunu gösteriyor.

Videodan anlaşıldığı kadarıyla sanayi geliştikçe küresel ısınmada doğru orantılı çoğalmış 2011 e gelindiğinde gerçekten çok ciddi bir ısınma gözleniyor, bu şekilde devam ederse buzulların eriyeceğini hatırlatmaya gerek yok sanırım. Bazı komplo teorisyenlerine göre küresel ısınma bir uydurma fakat yaz aylarında hissettiğimiz kadarıyla her yaz bir öncekinden daha sıcak oluyor, ama kışlarda bir öncekine göre daha sert oluyor bu şekilde birbirini dengeliyorlar mı bilemiyoruz ama ortada bir anormallik olduğu açık.
Kaynak

Çin de trafik kamerasına yakalanan ilginç bir olay

Kamyon tarafından ezilmesine ramak kalmış olan bir vatandaş son anda ışık hızıyla gelen biri tarafından kurtarılıyor, şoför adamı ezdim diyerek inip bakıyor ama adam adeta kamyonun önünden ışınlanmış...


Ya harika bir danışıklı dövüş ya da teleport olabilen bir süper kahramanımız var :)

14 Eylül 2012 Cuma

Renklerin İnsan Üzerinde Az Bilinen Etkileri

Eğer saf ışığı prizmaya doğru tutarsanız ışık spektrumun 7 rengine ayrılır;
kırmızı, sarı, turuncu, yeşil, mavi, indigo(çivit mavisi) ve mor



Bu renklere gökkuşağının spektrumundan tanıyoruz. Bu spektrum görünen tüm renklerin temelidir.
Bilmediğiniz şey ise bütün renklerin kendi titreşimi olduğudur.

Kırmızı en uzun dalgaboyuna sahip ve en yavaş titreşim frekansına biz bunu sıcak ve uyarıcı olarak tanırız.
Mor ise en kısa dalgaboyuna ve en hızlı titreşim frekansına sahiptir. Bu ferah ve sakinleştiricidir.

Bu iki renk arasında ne olduğunu anlatmama gerek yok, sadece frekansları farklı
Bu basit bilgi inan veya inanma ama ÇOK ÖNEMLİ ama önce başka şeylere bakıcağız.
Modern bilimde, öğrendikki bazı renkler zihinsel aktiviteleri canlandırabilir
ve diğer renkler zihni sakinleştirebilir. Biliyoruzki ışık enerjisine beynimizi,
duyguları, fiziksel beden ve belkide en önemlisi Çakralarımızı beslemek için ihtiyacımız var.
öyleyse Çakra nedir? Çakra kelimesi Sanskritçe'de tekerlek kelimesinden gelmiştir.
Çakra bedenin içinde dairesel hareketlerle tekerlek gibi dönen girdaptır.
Bu merkezi çekim gücü ile titreşim seviyesinde enerji çeker.
renk titreşimlerinden mikrodalga enerjilerine kadar herşeyi içine çekebilir.
Hatta karşılaştığımız insanların duygularınıda.
Geçen hafta konuştuğumuz düşünce alemiyle eşzamanlı çalışırlar düşünceler de titreşim seviyesinde olduğu gibi. Çakralar enerji noktalarıdır. Dikey olarak çalışırlar.
Başınızın tepesinden omurganızın altına kadar.
Nasıl baktığınıza bağlı, başlıca 7, 8 veya 13 tane çakra var
yüzlerce daha küçük çakralar olduğu gibi daha az önemli olanlar tüm vücuda yayılmışlar
8 ve 13 çakrayı sonraya saklıyorum, şimdilik basitçe 7 üzerinde duralım
Çakralar birnevi ruhun eterik motorudur.
Sadece enerji çekmezler, bütün çakralar titreşim enerjisi yayarlar
ve diğer vücut parçaları ile bağlanmış ana bir organ veya salgı bezi
üzerinde yönetilirler, aynı frekansta rezonans olan.
Çakraları dengelemek ve sıraya koymak seni daha mutlu, sağlıklı ve kendinle uyumlu yapar.
Bir çakranın merkezi senkronizasyon dışına çıktığında
nihayetinde bağlı olduğu organı veya salgı bezini etkiler
ve komşu çakralarında senkronizasyon dışına çıkmasına neden olur
zincirleme reaksiyona ve vücutta dengesizliğe neden olur.
Bir çakra fazla çalışıyorsa, az çalışıyorsa, tıkanmış veya kapanmışsa dengesizlik yaratır.
Bu nerdeyse herzaman zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak hissedilir.
Çakralar enerji vericidir ve onlar hakkında öğrenmenizin öncelikli yararı, zihin, beden ve ruhun uyumunu içindir.
Zihnin tek başına tüm varlığını besleyemez veya diyet yapmak tüm sorunlarınızı çözmez
Çakralar vasıtasıyla kendini tamamen dengeleyebilirsin
seni daha sağlıklı bir bilinç durumuna sokar
daha önce bahsettiğim gibi, her çakra vücudun belirli bir bölgesini yöneten bir organa veya salgı bezine bağlı
Çakraların sırası aslında aşağıdan yukarıya doğrudur, kırmızı ile başlar
ve her çakrada titreşim değişerek mor'a ulaşırsın
daha ileri gitmeden önce, BUNU DÜŞÜNÜN. Işığı parçalarına ayırdığında 7 renk elde edersin.
Bunlar fiziksel bedenimize bağlı olan aynı 7 renk


her çakra sadece bir organa veya salgı bezine baglı değil, ayrıca her çakranın kendine özgü karakteri var.
ilk çakranın ki hayatta kalma, böbreküstü bezine bağlı
bir sonraninki seks veya etkileşim, yumurtalıklara(eşeysel bezlere) bağlı
3.sü güç veya ego, pankreasa bağlı
4.sü sevgi, timus(boyun altı) bezine bağlı
5.si ifade etme, tiroit(kalkan) bezine bağlı
6.sı ise ÜÇÜNCÜ GÖZ, psişik ve sezgilerdir ve hipofiz bezine bağlı
En sondakide taç çakra, ruhani çakradır ve beyin epifizi(kozalaksı bez) e bağlıdır.
hayatta kalma, sex, güç, sevgi, ifade, sezgiler, ruhani
Bu 7 karakter ile büyür ve varlığımızın merkezinde oluruz
Egonla mücadele ettiğin yada kalpsizmişsin gibi geldiği veya kendini ifade edemediğin zamanları hatırlıyor musun?
Eğer sen veya tanıdığın birisi bu özelliklerde sorunu varsa veya bu konuda çok güçlüyse
bunun nedeni çakralardaki dengesizliktir.
Peki, artık Çakraların ne olduğunu biliyoruz ve halen bu konuya yüzeysel olarak bile başlamadık.
Çakraları açma, aktif hale getirme ve şarj etme yöntemlerini anlatmak istiyorum.
Bu noktada senin için daha yararlı olacaktır.
Bildiğimiz kadarı ile her çakra belirli bir renk ile rezonansa giriyor.
Aynı renkte bir kıyafet giymek çakranın rezonansa girmesine neden olacaktır.
Bu bilgiyi ilk öğrendiğim zamanı hatırlıyorum, boğaz çakram hariç bütün çakralarım kapalıydı.
Ki boğaz çakramda çok açıktı.
Yatak odam mavi renkteydi ve çarşaflarımda maviydi bu nedenle her gece bir bölgedeki çakram güçleniyordu.
Güneş ışığı bizim ana enerji kaynağımız. Bize ışık, ısınma ve enerji sağlıyor.
Güneş ışığı kendisi cozmik ışınlar, gama ışınları,
X ışınları, görülebilir ışık ışınları, kızılötesi ışınlar, mikrodalgalar, hatta radyo
dalgaları oluşturur. Yarım saatliğine güneş altında uzanmak güçlü bir enerji artışı sağlar.
Çakra rengiyle aynı olan yemekler yemekte iyi gelir. Kırmızı domates ve elma yemek kök çakrana iyi gelir.
Yeşil yemekte kalp çakrana iyi gelir. Bu daha sağlıklı beslenme isteği uyandırmıyor mu?
Renk banyoları çakra açmak için çok rahatlatıcı bir yöntem.
Küvetin içine organik sıvı dökerek suyun rengini değiştirebilirsin.
Sadece arkana yaslan ve rahatla, suyun kendisinden enerji güçlendirmesini al.
Son olarak ve çakraları açmak için en iyi yöntem, kendinize REİKİ yaptırın.
Şaka değil, ruhsal bir ameliyata eşdeğer. Uzan ve süper rahatla,
Reiki Ustası(Masterı) tek tek bütün çakralarının üzerinden geçicek, kapalı çakraları açacak ve hizalıcak
Reiki ustaları çakralarını görmek üzere ruhsal eğitim almış insanlardır.
Evet, onlar gerçektende çakraları 3. gözlerini kullanarak görebilirler. Kendi vücutlarından enerji taşıyıp
sizinkine bağlarlar ve sizinkine akıtırlar. Çok şaşırtıcı bir süreç.
Reiki ustası genellikle senin için senin yüksek belliğinle iletişime geçebilirler. Bunuda isteyebilirsin
ve kendi yolunda ilerlemek için ne yapman gerektiğini sorabilirsin.
Reiki son 15 senedir gitgide dahada popüler oldu.
Bu yüzden sana yakın bir yer bulup reiki yaptırman çokta zor değil.
Eğer bu konuda ciddiysen ve nereden başlıyacağını bilmiyorsan Reiki mükemmel bir ilk adım olacaktır.
Tıp bilimi toksinleri, kirlilikleri hatta negatif düşünceleri, yemekerlerdeki kimysalları ve diğer bedeni etkileyen kirleticileri temizlediğini kanıtladı. Eğer bunlar sürekliyse çakra dengesizlikleri ortaya çıkar en sonunda zihinsel ve fiziksel düzeylerde bizi etkiler. Geleneksel sağlık hizmetleri bu zamanlarda doğal olarak veya tamamen semptomları hafifletemiyor veya tamamen tedavi edemiyor. Bu demek oluyorki sağlık koşullarımızı yükseltmek bize kalmış. Bütün varlığımızı unutamayız. Bu günün topluluğunda bağımsızlığa çok fazla önem veriyoruz ama yeteri kadar dayanışmaya önem vermiyoruz. Bizim çakralarımız birbirleri ile dayanışma halindeler ve hepsine önem vermemiz gerekiyor ki bütün varlığımıza önem verelim.
Bunlar Çakraların temel bilgileri! İnan veya inanma
Normalde bu konu çok derindir ama benim bildiklerim bu kadar.
Yazımın sonunda size bu duvar kağıdını kullanmanızı öneriyorum prizmanın temel renklerini içeren bu duvar kağıdının çakralarınıza iyi geleceğini düşünüyorum.


13 Eylül 2012 Perşembe

Yıldızlara, Güneşlere, Gezegenlere hayranlık duyuyor musunuz?



Cevabınız evet ise sizin God Is an Astronaut adlı müzik grubu ile tanışa vaktiniz gelmiş. Eski - günümüz ozanları veya şairleri pastoral bazdaki eserlerini dağa, taşa ovaya yazarken God Is an Astronaut adlı İrlandalı grup şarkılarını güneşi, ayı, yıldızları veya uzayı imajine ederek yazıyorlar yada besteliyorlar günümüzün ötesindeki bu grup ayrıca isminden de belli olacağı gibi tanrının bir kozmonot olduğuna da inanıyorlar yani Erich von Däniken nin meşhur Tanrıların Arabaları adlı eserindeki teorinin de savunucusu konumundalar.

En güzel eserleri:









11 Eylül 2012 Salı

Bir Kitlesel Narkoz Olarak Popüler Kültür



Sinema, diziler, spor, video oyunları ve son teknoloji oyuncaklar(...) tüm bunlar hem insanları günlük sorunlarından uzaklaştırıyor hemde kapital sistemi besliyor, dahada önemlisi insanları koyun olarak tutuyor. Teşbihte bir hata yok popüler kültürün bu ögelerine ne kadar el atarsanız o kadar koyuna baglıyorsunuz ve bu sebepten zamlara, cinayetlere, vergi oranlarına veya şehit haberlerine göstermeniz gereken tepkiyi gösteremiyorsunuz, sokaklara inemiyorsunuz. Tüm bunlar tabi ki devletlerin işine gelen bir durum  bu yüzden popüler kültüre çok önem veriliyor milli takımın bir galibiyet alıyor yada herhangi bir dizinin çok beklenen heyecanlı bir bölümü yayınlanıyor ertesi gün bir zam haberi gündeme düşüyor fakat bir şekilde kitlesel olarak buna tepkimizi ortaya koyamıyoruz.


 Çok çekici olan popüler kültür neredeyse tüm dünya insanlarının gazını almak için çok güzel kullanılıyor, çok reklamı yapılan viral olarakta gezen bir filmi izlemek için çaba gösterirsiniz, aliş-veriş merkezlerini gezerken zengin olma hayalleri yada bu gün ne alsam hayalleri kurarsınız, yeni bir telefon çıktığında ona sahip olabilmek için aylarca para biriktiriyorsunuz, bir diziye baglandığınızda onun etkisi altına giriyorsunuz rüyalarınıza dahi giriyor, karakterlerini kendinizle özdeşleştirmeye başlıyorsunuz, yeni bir video oyunu çıktığında onu sabahlara kadar oynuyorsunuz, yada çıkmasını beklerken o oyun hakkında sohbetler edip yazılar, haberler ve videolar izliyorsunuz,  taraftarı olduğunuz takım yense de yenilse de kendinizden geçiyorsunuz tüm sorunlarınızı bir kenara bırakıyorsunuz resmen damarlarınıza uyuşturucu zerk edilmiş gibi oluyorsunuz, tüm bunları ilk okuduğunuzda kabullenemeyebilirsiniz ama popüler kültürün yaygın olduğu bir şehirde yaşıyorsanız tüm bunlar sizinde damarlarınızdan geçiyor ve sizlere yapılan haksızlızlıkları bir anda unutuyorsunuz.
 Tüm bir popüler kültürü bir yana atıp gerçek hayata dönmek elbete ki kolay bir şey değil çünkü bu kültürün içinde soluk alıyorsunuz, kapitalist sistemi kabul ettiyseniz buna katlanmak zorundasınız. Bu sistemden çıkmak için tek yol şimdilik okumaktır, biliyorum çok klişe bir tabir oldu ama okuyup bir şekilde kendini geliştiren insanlar bu sistemin kölesi olmadan bir yerlere gelebiliyor, çok iradeli biriyseniz tüm popüler kültürü reddedebilir ve kendi yol haritanızı çizebilirsiniz bunun sonucu olarak NASA veya CERN gibi bir yerde bilim adamı olabilirsiniz, yada ülkenizin başına geçip 'ülke öyle yönetilmez böyle yönetilir' diyebilirsiniz.
SEÇİM SİZİN...

7 Eylül 2012 Cuma

Yeni Yazılar Yakında !!!



Son zamanlarda gerek işim, gerekse sınavlarım sebebiyle siteye pek bir yazı ekleyemedim yakında gerçekten orijinal ve heyecan verici yazı dizilerimle geri döneceğim sabır  gösterdiğiniz için teşekkürler.

Amfibilerin Kralı İnsan Balığı



Şekliyle görenleri hayrete düşüren insan balığı, aynı zamanda dünyanın en uzun süre yaşayan canlılarından biri olma özelliğini taşıyor. Ancak bilim dünyası balığın uzun ömrünün sırrını bir türlü çözemiyor.

Hem karada, hem de suda yaşayabilen (amfibi) “insan balığı”, lakabını kaygan derisi ve boru şeklindeki vücudundan alan 30 santimetre uzunluğunda bir semender.

Oldukça ilginç bir görünüme sahip olan “insan balık”, suyun altında daha da ilginç bir özellik kazanıyor. Çünkü bu balık suyun altında tam 100 yıl hayatta kalabiliyor. Bu süre, amfibi hayvanlar için biçilen en uzun ömür olarak biliniyor.

Çok nadir bulunan bir canlı olan insan balığı semenderine, bugün en çok Hırvatistan ve Slovenya’nın mağaralarında rastlanıyor.

Üzerinde yaklaşık 10 yıldan beri çalışılan insan balığı semenderleri, bugün yaklaşık 60 yaşında. Buna rağmen balıklar biyolojik olarak hiçbir yaşlılık belirtisi göstermiş değil.

Bilim insanları ise, insan balığının suyun altında nasıl bu kadar uzun yaşabildiği hakkında bir fikre sahip değil.

Kaynak:Milliyet

2 Eylül 2012 Pazar

Mars İnsanlığın İlk Evi miydi?



Bu konuda NTVMSNBC güzel bir makale yazmış şiddetle tavsiye ediyorum MARS insanlık tarihinin ilk başlangıç yeri olabilir...
Makaleye burdan ulaşabilirsiniz.